bugün
yenile
    1. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bir aşkın bütün kalıntılarını, yaralarını, hatıralarını ve izlerini silme çabasıdır; insan telefon defterini temize çekerken bazı isimleri defterinde bırakır; onlar artık bir daha asla aranmayacaktır. garip bir hüznü barındıran bu silik isimlere bakılır bakılır. kimi okuldan sınıf arkadaşınızdır, kimi çok çabuk unutuverdiğiniz bir sevgili, kimi bir cafede aylarca her şeyi ama her şeyi paylaştığınız birisi; ya da istifa ettiğiniz bir yerden bir arkadaşınız! soyadları sorulmamış bir sürü hatırlanmayan isim de vardır defterde ve şüphesiz üstünde isim olmayan telefon numaraları korkunç bir operasyonla onlarca hayat, onlarca güzellik bir çırpıda ortadan kaldırılır. insan telefon defterini temize çekerken bazi isimler üzerinde durur. onca zaman sonra bir kez arasanız, sesini duysanız... ona edilebilecek bir çift sözünüz yoktur! birlikte gittiğiniz filmler, meyhaneler, evler birbirinizi yıllar sonra özlemenizi sağlayacak sevgiyi aşılamamıştır size. yalnızca bir isimdir şimdi o. temize çekerken atlarsınız hemen. derhal çevirirsiniz sayfayı telaşla, alelacele. oh, isim geçmişte kalmıştır. insan telefon defterini temize çekerken hayatını da sorgular! hangisi ihanet etmiştir, hangisi yalvarmıştır kendisini bırakmamanız için; hangisinin bir süre sonra arkanızdan konuştuğunu duymuşsunuzdur; hangisi sizi en güzel öpmüştür; hangisi rüyalarınıza girmiştir, hangisinin ayak parmakları ilginizi çekmiştir, hangisine hediye alırken zorlanmışsınızdır, hangisiyle en hararetli tartışmalara girip kavga etmişsinizdir, hangisi için sabahlara kadar içip içip ağlamışsınızdır?!... doğrular, yanlışlar, hatalar, tutkular! birlikte edip cansever okuduğunuz o insanlar, solmuşlardır. insan telefon defterini temize çekerken yalnizliğini da kanitlar. bütün bu insanlar şimdi nerede, ne yapmaktadırlar? saat elbette dört'tür! paradoks, labirent, koni, tüm bilimsel ifadeler ve mentalite tersine dönmüştür. ters dönmüşüzdür. bu tek başınalık ve bu isim katliamı aslında size ters gelir... çalan telefona bakarsınız. acaba? acaba telefon defterini temize çeken bir arkadaşınızın son anda kurtarma çabası mıdır? bir iki kırık sözcük, yarım yamalak bir buluşma, belki... leonard cohen - in my secret life
    2. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      4 gün önce berber koltuğuna oturduğumda fark ettim artık çektiğim çilenin bir "aşk" adı altında saklanmış "kibir" uydurması olduğunu. 4 gün önce ustura mesut abi'nin cam kenarına en yakın yerde duran koltuğuna oturduğumda usul usul saçlarımı taradı önce, sonra yavaşça döndürdü oturduğun koltuğu, sağ elini sol omzuma yaslayıp gözünü gözüme dikti; "bak oğlum kafanı sikme artık baksana saçların dökülmeye başlamış bu yaşta" dedi. sonrasında yarım saat boyunca işte bilirsiniz berber muhabbeti çektiler: rıza zarraf'tan, sivasspor'dan, hayattan, hayatı ve kadınları öğrendiğimiz sivas sokaklarındaki kaldırım çalışmalarından bahsettiler. mesut abi saçlarımı bir bir keserken ben de onu izliyor gibi yapıp düşen her saç telinde eliyle saçlarımı okşadığı buluşmalarımızı gördüm. huydur bende. saçımı kimseye elletemem ben, nefesim darlanır, rahatsız olurum biri benim saçımla oynayınca. oysa sadece ona kayıtsız kalan bu alışkanlığım aklıma geldikçe "3 numaraya vur mesut abi" dememek için kendimi nasıl tuttun inanın ben de hatırlamıyorum. "acaba o tombul elinin değdiği bir saç teli kaldı mı kafamda" diye defalarca düşündüm. bedenime elini süren ilk ve son yabancı kadındı. Aslında bakarsanız bedenime benim iznimle dokunan ilk ve tek kadındı. dün pederin yanından ayrılıp annemle uzunca bir yol yürüdük. aramız biraz bozuktu ama ana yüreği işte; geldi girdi koluma. bedenime dokunan son kadın olmaktan çıktı hanımefendi o an. kaydı tutulmaz bunun ama ben hep yazmıştım bir kenara. gün be gün. Sarıldığımız mekanı, ne için sarıldığımızı, bu huzur krizinin neden sonuçlandığını bir bir yazmıştım. annem koluma girince beynim uyuştu o an. bir erkek için vücuduna sürülen ellerin hesabının tutulması saçmadır belki, ben tuttum. bir erkek için eski sevgiliye hala tek bir kez kötü söz söylememek zordur belki, ben söylemedim. bir erkek için tek bir kadını düşleyerek uykuya dalamamak komiktir belki, ben daldım. bir erkek için bu satırları yazmak bile acizliktir belki, benim belli olmasa da bi gururum vardı. bedenime sürülen en naif dokunuştan, dudağımda kalan en ufak neme kadar hepsi bir bir aklımda. Bunların hepsinin aynı kadın tarafından gerçekleşmiş olması da benim onurum. bir aşkı temize çekmek demek bu yüzden kolay olacak benim adıma. kırılan saç diplerinden dökülen saçlara kadar hepsinin bir önemi vardır illaki. ama ben mesut abi'den dün o küfrü duyunca şu çelişkiye düştüm; ulan ben seni kafamdan atmam, atamam ama; ya bu bünye artık seni istemiyorsa? insan bedeniyle ters düşer mi? düşüyormuş. insan herkesle ters düşüyormuş. aklı, beyni, hisleri, bedeni, sesleri, göz yaşları. bunların hepsiyle birer birer çelişiyormuş ama en son yine gönlünün sesini dinliyormuş. aklım bir yandan "aşk değil onunkisi kibir" diyor; ama ben gönlümden gelen sesleri duyamayacak kadar sağır kalmışım. en son sesini duyduğum yerde başlamış benim sağırlığım. sonrasında dinlediğim müziklerin de, şarkıcıların da, konuşan insanların da alayının dilini sikeyim. ben bana duymak istediğimi söylemeyen her sese düşmanım. keşke bazı şeyler basit olsaydı diyorum hem; rehberimden ismini sildiğim gibi kolay olsaydı harbiden ismini silebilmek. ya da annemin pazartesi tatilinde çamaşır suyuyla evi temizlemesiyle değişen ev kokusu gibi çabuk değişseydi her gece yorganıma sarıldığımda burnuma dolan koku. ya da ne bileyim işte, ayrıldığımız günden beri bana açılan 8 kız kadar cesaretli olsaydım sana bunları yazarken. okuyon dimi, okuma. öyle